Çocuk Olmanın Sınıfsal Mücadelesi
Hayal gücünün belirli kalıplara sıkıştırılıp evin gereksiz ama atılamayan eşyası modunda bir dolaba tıkılması çocuk diye bir sınıfın ortaya çıkması ile başlar.
Evet. Çocukluk sınıfsal bir oluştur ve bu zamana kadar yapılmış ayrımcılıklarım en büyüğü ve en acımasız olanıdır.
Şimdi çocuk hakları için çalışan arkadaşları da yanımıza almak için şunu belirtmekte fayda var: hak için çalışıyor olmanız bir haksızlık olduğunun en büyük belirtisidir.
Hani barış kavramının savaş kelimesi ile birlikte gitmesi gibi. Aslında barış, savaşa ara verilmiş olma durumu değil midir?
Yine acımasız gelecek gibi ama Filistin’de devam eden katliamın en büyük parçası çocuk dediklerimizin düşman tarafından potansiyel asker olarak görülmesi değil midir? Ben demiyorum. İddialar üzerinden bir soru benimkisi.
Yarattığı dünya ile gönülleri çalan Tolkien, Hobbit kitabında bu sınıfsal oluşuma dair ailelerle konuşur aslında. Sizden küçük oldukları sizden aptal oldukları anlamına gelmez der ki Game of Thrones serisinde de dikkat ederseniz ortalığı yıkıp geçen bir grup ‘çocuktur’. Hatırlatmakta fayda var, eleştiri yememek için dizide çocukların yaşı yetişkinliğe doğru çekilmiş olsa da aslında bizim için reşit olmayan bir grup birey taht oyunlarının canına okur. Çünkü bu potansiyelleri vardır zaten.
Yine Tolkien’e dönecek olursak o da çocuklara yazıyor olmasına rağmen çocukları yazmaz. Çocuk gibi insanlar vardır. Hobbitler herkesten küçüktür, kendi dünyalarında yaşarlar ve Shire’da yaşayamayan herkese ‘dışarlıklılar’ der. Kendi uydurdukları bir terimle, ayrım yapmadan ve sınıflandırmadan sadece evlerinin dışını tarif ederler farkında mısınız? Ama çocuk değillerdir. Etrafta çocuklar vardıysa da onlar için ayrı bir aktivite düzenlemek ile uğraşmazlar. Eğitilip yetişkin-olgun gücüne ulaştırma gayesi ile hayata atarlar bu dünyalarına ilave edilmiş varlıkları.
Evlatlarımızı çok seviyorum. Sadece artık onların bir birey olduğunu unutmaya yatkınlığımızın yani bu sınıf çatışmasının geldiği noktada bir çözüm ararken hayal gücüne sığınmak için girdiğim arayışta artık çocuk olmadığım için arkada bırakmaya nasıl da zorlandığımı görüyorum. Burada zorluk çekmek değil kastettiğim. Mecbur bırakılmak. Hayal evrenim gerçekliğin altında ezilirken başka başka ‘çocuk-insanların’ rızası olduğu söylemi ile işlerine geldiği bir dünyaya uyanıyor olmaktan tiksiniyorum.
Artık bir karar mı versek?
Her yeni gelen kuşağa bir kulp takıp onları da bir sınıfa sokmaya çalışmaktansa gerçekliğin hiç bu kadar korkutucu olmadığı bir zamanda artık onları karşımıza alsak da biraz konuşsak ve çokça dinlesek mi?
Bilemiyorum.
Yorgunum.
Tam olarak verilmemiş haklarımla veremeyeceğim hakları çarpıştırıp ortaya çıkanla ne yapayım?